Eski terapistime mektup

Sevgili Teresa,

Bu aralar terapiyi bitirişimizin yıldönümü olmalı, sıkça aklıma geliyorsun. Olive doğduğundan beri sana tekrar yazmak aklımdan geçse de türlü çeşitli kaygılar ve kurallara olan düşkünlüğüm beni durdurdu.  Kural mural yok halbuki. Hepsi kafamda.

‘Terapiste yazılmaz. Bırak kadın emekliliğini yaşasın.’

Az önce uykuya dalacakken gene aklıma geldin, kalbim sızladı. Kalbim sızlayınca her şeyi bırakıp onu dinlemeyi de senden öğrendim.  Kalktım, bu mektubu yazıyorum. En azından şimdilik kendim için. Belki sonra İngilizce bir daha yazar, sana yollarım.

Diyeceğim o ki , içimde sana karşı sonsuz bir şükran var ve seni çok özlüyorum.

Reçetesiz, beklentisiz, benim gerçekten kim olduğumu merak eden, dahası, bana kendimle ne yapacağımı öğreten ilk insan sensin.

İçimdeki arzuyu duymayı, fazlalıkları atmayı, korkularımın üstüne gitmeyi, ben bunu istiyorum, bunu istemiyorum diyebilmeyi, nereye varacağı belirsiz yolculuklardan tek başıma geçmeyi senin sayende, kendimden aldığım cesaretle deneyimledim. Önce kendime geldim, canlandım.

Sonra geldik ilişkilere… Son sene, sen emekli olacağını ilan ettikten sonra sürecimiz ilişkiler üzerine yoğunlaştı. Aramızdaki ilişki, benim sınırlara olan robotik bağlılığım, seanslara bir kere bile geç kalmayışım, lüzumsuz ciddiyetim, senin sınırını senden fazla düşünmem…
Ambivalant ilişkilerim. İstemem yan cebime koyculuğum. İlişkilerde taze kavuştuğum kendimi yeniden kaybetmeye olan yatkınlığım, kaybettiğimi hissedip kaçışlarım. Bazı şeyleri kendime hak görmeyişim. Of neler neler.

Ben senin tuttuğun alanda, ilk defa samimiyetle ve merakla kendime bakmayı öğrendim.
Çocuk hamurları olur hani kapağını açık bırakırsan kurur sertleşir, ama alıp bir süre yoğurursan yumuşar. Ben de biraz öyleydim. Kıpırdamaya korkuyordum. Durdukça sertleşiyordum.
Şimdi artık kendimi elimden bırakmıyorum. Yumuşamaya devam ediyorum, buna çabalıyorum.

Bu  mektup da bir nevi terk-i konfor alanı…Terapist merapist demeden, insan insana bir yerden sana tekrar yazarak yoğuruyorum sertlikleri. Kendime de ben terapistim, dostlar tespit yaparken görsün demiyorum. Kırılganlığımı saçıyorum ortalığa.

Terapi bitti, ama işte bitmiyor aslında. Bunun dalgaları içimdeki buzları yıka yıka hala beni dönüştürmeye devam ediyor.

Gözümü kapatıp içime bakıyorum, bedenimde daha duyulmayı isteyen ne var diye. Seanslarda yaptığımız gibi. Merak ettiklerim çıkıyor zihnimden ilk. Sen napıyorsun? Sicilya’da retreatler yapacaktın ne oldu o iş? Gelsem alır mısın? İki çocukla gelinir mi?

Kalbimden boynuma yükselen bir bulut iyi ki seni tanımışım diyor, iyi ki varsın. Çok teşekkür ederim, seni seviyorum.

Ve göğsüm genişliyor.

Işıl

Published by isilsansoy

Psychotherapy and EMDR in London

%d bloggers like this: