EMDR ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular

 EMDR nedir?


Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) ilaç ve hipnoz kullanılmadan yapılan bir psikoterapi uygulamasıdır. Terapist, danışanın gözlerini sağa ve sola hareket ettirerek (ki bu genelde terapistin parmağını gözlerle takip etmek şeklinde olur), beyninin her iki yarımküresini hafifçe uyarır ve bu şekilde danışanın kendisini rahatsız eden bellek ve duygulara yoğunlaşmasını sağlar. Buna alternatif olarak, dikkatin bir yönden diğer bir yöne aktarılmasını sağlayan çeşitli aletler de bulunmaktadır. Bu hızlı göz hareketleri (genellikle uykunun REM evresinde ortaya çıkar) veya dikkatin farklı yönlerden gelen uyarılara odaklanması, danışanın iyileşme sürecini hızlandırdığı düşünülmektedir.

EMDR ne amaçla kullanılır?

EMDR; endişe, suçluluk duygusu, öfke, travma sonrası reaksiyonları, bazı depresyon çeşitleri, fobi ve yas gibi rahatsızlık veren semptomların azaltılmasında kullanılır. Bunun yanı sıra; performans geliştirme (ör: spor ve buna benzer diğer başarı gerektiren konularda), kendilik değeri ve özgüven gibi yapılandırılması gereken duygusal kaynakların kazanımında her geçen gün daha fazla kullanılmaktadır. EMDR özellikle Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun iyileştirilme sürecindeki başarısıyla bilinmektedir ve bu konuda bir çok araştırma yapılmıştır.

Terapi sürecinde neler oluyor?

EMDR herkes için farklıdır çünkü iyileştirme süreci kişinin içsel durumuna göre yönlendirilmektedir. Geçmişte yaşanan bazı olaylar ve anılar, hepsi olmamakla birlikte ortaya çıkabilir ve tek bir EMDR seansıyla iyileştirilebilir. Çoğu zaman acı veren bir anı beraberinde hoş olmayan duygular veya bedensel duyular getirir. Bu çok normaldir ve EMDR durdurulmadığı sürece genelde birkaç dakikada geçmektedir, fakat danışan istediği zaman ara verilir. Genellikle, acı ve rahatsızlık veren duygular ve anılar zayıflamakta ve güçlerini kaybetmektedirler (Genel olarak birden fazla terapi seansı gerekebilir).

Neden acı veren bir anı yeniden yaşanmalıdır?

Acı veren anılar, onlardan kaçınıldığı sürece rahatsızlık verme güçlerini korurlar. Bazı anı, geri dönüş ve kabuslar, en az o olayın yaşandığı an kadar üzücü ve bunaltıcı olabilir, fakat bir yararları dokunmaz. Terapide ise, EMDR’da olduğu gibi, bu acı veren anıyla oldukça güvenli bir ortamda yüz yüze gelir ve böylece de kendinizi bunalmış hissetmezsiniz. Bu şekilde onun üzerine gidebilir ve üstesinden gelmek için harekete geçebilme cesareti bulursunuz.

Kontrolümü kaybeder miyim?

Durma veya devam etme kararı her zaman danışana aittir, fakat EMDR sırasında hangi düşünce, duygu veya anıların ortaya çıkabileceğini tahmin etmek zordur. Bu, kişilerin doğal iyileşme sürecine bağlıdır. Danışan aynı zamanda, terapiste yaşadığı deneyimin ne kadarını söyleyeceğine de kendisi karar verebilir. Terapist danışanın terapi süreciden alabileceğinin en fazlasını almasında rehberlik yapar ve onu daha zorlu bölümlere devam edebilmesi için teşvik eder.

Alınması gereken önlemler var mıdır?

Evet. Terapistin EMDR ve diğer terapi yöntemleri konusunda yeterli eğitime sahip olması çok önemlidir. Aksi takdirde, yarım kaldığında ya da yanlış uygulandığında, terapinin yararsız olması hatta daha kötüsü zarar vermesi gibi bir risk ortaya çıkar. Terapistiniz aynı zamanda olası zorlukları veya EMDR’nin kullanılamayacağı durumları gözden geçirmeli, gerektiğinde sizin için daha uygun olacak başka bir terapi uygulaması önermelidir.

Daha sonra ne oluyor?

Bazı kişiler olayları, seanstan sonra günler, hatta haftalar sonra bile yaşamaya devam ediyor olabilir. Yeni hisler, oldukça canlı rüyalar, güçlü duygular, ya da hatırlamalar gündeme gelebilir. Bu, kişinin kafasını karıştırabilir fakat bu sadece iyileşme sürecinin devamıdır ve tek yapılması gereken bir sonraki seansta bunların terapiste bildirilmesidir. (Eğer bu durum sizi çok fazla rahatsız ediyorsa terapistinizle hiç beklemeden temas kurun). Rahatsızlık veren semptomlar ortadan kaldırıldığında, danışan terapistle yeni beceriler ve başa çıkma yolları geliştirmek amacıyla çalışmaya devam edebilir.

(Kaynak: http://www.emdr-tr.org/tr-tr/content/EMDR/Sikca_Sorulan_Sorular.aspx)

Üç Değişim Üstüne (Böyle Buyurdu Zerdüşt, Friedrich Nietzsche)

Ruhun üç değişimini anlatacağım size: ruhun nasıl deve, devenin aslan, aslanın da, en sonu çocuk olduğunu.

Ruh için nice ağır şeyler vardır, içinde saygı barınan güçlü, dayanıklı ruh için: ağırı ve en ağırı özler onun gücü

Ağır olan ne? Diye sorar dayanıklı ruh, derken diz çöker deve gibi ve iyice yüklenmek ister.

En ağır şey nedir, ey yiğitler? diye sorar dayanıklı ruh, sırtıma alayımda gücümden kıvanç duyayım

Şu değil mi: gururunu incitmek için kendini alçaltmak? Bilgeliğinle alay etmek için deliliğini ışıldatmak?

Yoksa şu mu: davamız, zaferini kutlarken onu bırakmak? Ayartıcıyı ayartmak için yüce dağlara çıkmak?

Yoksa şu mu: bilginin palamuduyla, otuyla geçinmek ve gerçek uğruna can açlığı çekmek

Yoksa şu mu: sayrı düşmek ve avutmaya gelenleri savmak ve senin istediğini hiç duymadan sağırlarla dostluk etmek?

Yoksa şu mu: gerçeklik suyudur diye kirli suya girmek ve soğuk kurbağaları defetmemek?

Yoksa şu mu: bizi hor-görenleri sevmek ve bizi korkutmak isteyen hayale elimizi uzatmak?

Bütün bu en ağır şeyleri yüklenir dayanıklı ruh: ve yükünü alan deve nasıl çöl yolunu tutarsa, ruh da öyle yollanır kendi çölüne.

Fakat en ıssız çölde ikinci değişim olur: ruh burda aslanlaşır, özgürlüğü ele geçirmek ve kendi çölünde efendi olmak ister.

Son efendisini arar burda: düşman kesilir ona ve son tanrısına; zafer için büyük ejderle boğuşmak ister.

Ruhun artık efendi ve tanrı saymak istemediği o büyük ejder nedir? Bu ejderin adı “Yapmalısın”dır. Oysa aslanın ruhu “istiyorum” der.

“Yapmalısın” altınla parıl parıl durur onun yolunda, pullarla kaplı bir hayvan, her pulun üstünde de altından bir “Yapmalısın” parıldar.

Binlerce yıllık değerler bu pulların üstünde parıldar ve şöyle der ejderlerin en zorlusu: “Nesnelerin bütün değerleri bende parıldar.

Bütün değerler çoktan yaratılmıştır ve bütün yaratılmış değerlerim ben. Gerçek “istiyorum” diye bir şey olmayacak artık.” Böyle der ejder.

Kardeşlerim, ruhta aslanın ne gereği var? Gönlü tok ve saygılı yük hayvanı neden yetmez?

Yeni değerler yaratmak, –aslanın dahi elinden gelmez bu: ama yeni bir yaratma için kendine özgürlük yaratmak,–işte buna yeter aslanın gücü.

Kendine özgürlük yaratmak ve ödeve bile kutsal bir “Hayır” çekmek: bunun için, kardeşlerim, aslan gerektir.

Yeni değerlere hak kazanmak, –dayanıklı ve saygılı bir ruh için en korkunç iştir bu. Gerçek, böyle bir ruh için yağmacılıktır, yırtıcı hayvan işidir bu.

Eskiden bu “Yapmalısın”ı en kutsal şeyi olarak severdi: şimdi sevgisinden özgürlük yağmalayabilsin diye, en kutsal olanda bile kuruntu ve gelgeç istek görmek zorunda: İşte bu yağma için aslan gerektir.

Fakat söyleyin, kardeşlerim, çocuğun yapıp da aslanın yapamayacağı şey nedir? Neden yırtıcı aslan daha çocuklaşmak zorundadır?

Suçsuzluktur çocuk ve unutkanlık, bir yeni başlangıç, bir oyun, kendiliğinden dönen bir tekerlek, bir ilk devinme, bir kutsal Evet.

Evet, yaratma oyunu için, kardeşlerim, bir kutsal Evet gerektir: ruh kendi istemini ister artık, dünyayı yitirmiş olan kendi dünyasını kazanır artık.

Ruhun üç değişimini anlattım size: ruhun nasıl deve, devenin aslan, aslanın da, en sonu, çocuk olduğunu.

Böyle buyurdu Zerdüşt.

EMDR Terapisi ile Geçmişi Geçmişte Bırakın!

EMDR Terapisi ile geçmişi geçmişte bırakmak mümkün!


Her birimizin geçmişinde unutmak istediği, geride bırakmak istedigi bir takım olaylar vardir. Bazen bazi olayları zamanla geride bırakırız, ama bazen bazı olaylar üzerinden yıllar geçse de ruhumuzdaki etkisini yitirmez.

Her ne kadar düşünmemeye çalışsak da, o olayı bize hatırlatacak olan en ufak bir ip ucu, bizi saniyeler içerisinde en başa, olay anında hissettiğimiz yoğun duygulara götürür.

Bu yazımda, geçmişte yaşadığımız kötü olayları geçmişte bırakabilmemizi sağlayan oldukça etkili bir yöntemden EMDR’dan (Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) bahsedeceğim.

 

Travma nedir?
Bizi duygusal olarak derinden sarsan, küçük ya da büyük olaylara psikoloji dilinde travma deriz. Çocuklukta yaşadığımız kötü olaylar, çocuk halimizin başetme kapasitesi kısıtlı olduğundan, bizi çaresizlik, güçsüzlük ya da suçluluk gibi duygulara sürükler ve gerekli müdehale yapılmadığı taktirde tüm benliğimiz, bu çaresizlik bilinci çevresinde oluşur. Kendini daima çaresiz, beceriksiz, güçsüz olarak görmüş olan bir kişi, kendisini dış dünyaya da bu şekilde sunacağından, hayat tecrübeleri de bu olumsuz algısını onaylar şekilde olacaktır. Çocukluk travmaları, tüm benliğimizin çekirdeğinde oluşmuş yaralardır ve kişinin başetme kapasitesine bağlı olarak gelecekte kişilik bozuklukları gibi ciddi sonuçlar doğurabilir.

Travmalar bizi nasıl etkiler?

Yetişkinlikte yaşadığımız olumsuz olaylar duygu dünyamız çerçevesinde değişkenlik gösterir. Geçirdiğimiz bir kaza, bize ölümün aslında ne kadar yakın olabileceğini hatırlatarak bizi sarsarken, ayrıldığımız eşimiz bize sevilmediğimizi, yeterince iyi olmadığımızı, ömür boyu yalnız kalacağımızı fısıldar. Çevremizdekiler tarafından kırıcı şekilde eleştirilmek, aşağılanmak; kötü olduğumuzu, başarısız ve beceriksiz olduğumuzu söyler bize. Bunların hiç biri doğru değildir. Kaza geçirmiş bir kişi, sokağa çıkmayı bırakarak ölümden kaçamaz. Ayrılık sonrası, aynı acıyı yeniden yaşamaktan korktuğumuz için yeni bir ilişki kurmamak bizi,  aslında en korktuğumuz yer olan “yalnızlığa” götürür. Kısacası, rasyonel bir bakış açısıyla bakarsak, korktuğumuz şeyden kaçınmanın, hayatı ertelemenin bize hiç bir faydası olmadığı gibi zararı vardır. Bazen de travmalar, biz onları geride bırakmak istesek dahi, onlarla savaşsak dahi peşimizi bırakmazlar. Düşünmek istemediğimiz şeyler zihnimizde döner durur, aynı olayı defalarca yaşarız, kabuslar görürüz, unutmak ister, unutamayız.

Bu gibi durumlar günümüzde depresyon, kaygı bozukluğu (panik ataklar, fobiler sosyal kaygılar), takıntılar, uyku ve yeme bozuklukları ve bazen de psikosomatik rahatsızlıklar (strese dayalı fiziksel rahatsızlıklar) şeklinde kategorilendirilmişlerdir.

Tedavi seçenekleri nelerdir?

EMDR tedavisi, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da tavsiye edilen,  ilaçsız, herhangi bir yan etkisi olmayan, oldukça hızlı ve etkili bir çözümdür.

İlaç tedavileri, ilaç kullanıldığı müddetçe semptomlarda azalma sağlayabilir. Örneğin, sosyal anksiyetelerde, belli grup antidepresanların kişilere faydalı olduğu görülmüştür. Psikolojik terapiler, bu anlamda işin köküne inerek uzun süreli bir çalışma sonunda kişilerin hayatında daha kalıcı çözümler yaratırlar. EMDR terapisi, konuşma terapisi ile çift yönlü fiziksel uyarımı birleştirerek, az önce bahsettiğim duygusal sıkıntılara oldukça kısa sürede etki eder ve kalıcı çözüm sağlar.

EMDR nedir?

EMDR  terapisi, göz hareketleri ya da diğer (dokunsal, işitsel) çift yönlü uyarımlar ile konuşma terapisini birleştirerek, beynin duygularla ilintili bölümü olan amigdalayi harekete geçiren ve bu süreçte kötü anıların işlenmesi ile travmatik etkilerin giderilmesini sağlayan son derece hızlı ve etkili bir yöntemdir. Kişi zihnine kazınmış olumsuz düşünceleri, olumsuz duyguları ya da bedensel duyumları ve travmatik sahneleri bu ikili uyarım esnasında hatırlar ve bu şekilde sahnelerin olumsuz duygusal yükü duyarsızlaşır.

Yapılan bilimsel araştırmaların sonucunda görülmektedir ki EMDR uygulaması ile travma sonrası uyku, yeme bozuklukları, depresyon, panik bozukluk (kaygı, panik atak vs.), duygusal ve fiziksel takıntılar, fobi, performans kaygısı, sınav kaygısı, yas (yakınların kaybı), ayrılık sonrasi depresyon, kronik ağrı, psikolojik kökenli fiziksel ve cinsel sorunların tedavisinde önemli başarı sağlanmaktadır.

EMDR ile ilgili daha fazla bilgi ve terapi için benimle info@isilsansoy.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.

Işıl Sansoy
Uzman Psikolog

Son Araştırmaların Özeti: ‘Sırf çocuklar için evli kalmayın’

Boşanma konusunda daha önce yazdıklarımı takiben, geçtiğimiz haftalarda BBC Türkçe’de yayınlanan makale, İngiltere’de çocuklarla yapılan bir araştırmanın sonucunu özetliyor. Makaleyi olduğu gibi sizlerle paylaşıyorum.

bosanma-isil-sansoy
İngiltere’de yapılan bir kamuoyu yoklaması çocukların çok büyük bir bölümünün, anne babalarının kendileri için evli kalmaları yerine boşanmalarını tercih ettiğine işaret ediyor.

Guardian gazetesinin haberine göre, araştırma kapsamında, yaşları 14 ile 22 arasında değişen, anne-babaları ayrılmış 514 kişiye görüşleri soruldu.

Bu kişilerden yüzde 82’si, anne-babaların sırf çocukları için evliliklerinde ısrar etmemesi gerektiğini, ebeveynlerinin mutsuz olması yerine ayrılmalarını tercih edeceklerini söyledi.

Bir avukatlık firması için yapılan araştırmaya göre, çocuklar boşanma sürecinde verilen kararlarda daha fazla söz hakkı sahibi olmak istediklerini söylediler.

Araştırmaya katılanların yüzde 60’ından fazlası kararlarda kendilerinin rolü olmadığını belirtti.

Bu kişilerden yüzde 50’si, anne babalarının ayrılmasından sonra kimle ya da nerede yaşayacakları konusunda fikirlerinin sorulmadığını vurguladı.

Babayla ilişkiler zayıflıyor

Araştırma, çocukların boşanma sürecinde kafa karışıklığı yaşadığına da işaret ediyor. Araştırmaya katılanların yarısı anne-babalarının boşanması ya da ayrılması sırasında neler olup-bittiğin anlamadıklarını, yüzde 19’u da suçun kendilerinde olduğunu düşündüklerini söyledi.

Araştırmada yer alan kişilerin yüzde 31’i, anne-babalarının kendilerinin önünde kavga etmesini onaylamadıklarını söyledi.

Anket sonuçları ayrıca, boşanmadan sonra çocukların anneleri ve diğer akrabalarıyla ilişkilerinin büyük ölçüde aynı seviyede kaldığına, ancak babalarıyla ilişkilerinin kötüye gittiğine işaret ediyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Isil Sansoy
Uzman Psikolog

Boşanma ve Çocuk Psikolojisi: Çocuğunuzu Dinleyin

bosanma-ve-cocuk-psikolojisi-cocugunuzu-dinleyinBoşanma bir çocuğun hayatında her zaman için üzücü bir olaydır, ancak daha önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi çocuklarımızın bu sıkıntılı dönemi en sağlıklı şekilde atlatmalarını sağlamak biz yetişkinlerin elindedir. Bu dönemde çocukların duygularını anlamadan onlara yardımcı olamayız. Peki siz, çocuğunuzun hislerini dinliyor musunuz?

Boşanma, maddi ve manevi pek çok değişimi beraberinde getirir. Ailenin sosyal yapısı, ekonomik durumu, yaşamsal koşulları ve ebeveynlerin psikolojisi çocuğun sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken faktörlerdir ve var olan koşullar dahilinde alınacak önlemler değişkenlik gösterebilir. Örneğin, yetişkinlerin birbirine şiddet uyguladığı tehlikeli bir aile ortamında çocuğun anne ve babasıyla eşit düzeyde vakit geçirmesi sağlıklı bir seçenek olmayabilir. Aile içi şiddet durumunda boşanma konusunu ilerleyen dönemlerde özel olarak ele alacağız.

 

Yaşamsal koşullar gibi, çocukların boşanma haberine verdikleri tepkiler de birbirinden farklıdır. Bazı çocuklar bu durum karşısında içlerine kapanırlarken bazı çocuklar öfke nöbetleri geçirebilir, olumsuz duygularla isyan edebilirler.

 

Yapılan araştırmalara göre boşanma sonrası çocukta yas dönemi 4 ile 16 hafta arasında devam edebilmektedir. Çocukların bu duruma alışmaları daha uzun da sürebilir.  Ebeveynlere tavsiyem, çocukların duygularını dikkat ve anlayışla takip etmeleri ve onları duygularını ifade etmeleri konusunda yüreklendirmeleridir.

 

Ailesi tarafından anlaşıldığını hisseden bir çocuk, yaşadığı zor duygular karşısında daha az panik yaşayacak dolayısıyla da kendini ifade ederken aşırı davranışlara daha az ihtiyaç duyacaktır.

 

Her çocuk boşanma ile ilgili duygularını kendine özgü şekilde ifade edecektir. Boşanma sonrası çocuklarda dikkat edilmesi gereken bazı durumlar şöyle listelenebilir;

 

* Ani öfke patlamaları, agresif hareketler

* Okulda artış gösteren problemler

Konsantrasyon problemleri

Uyku düzensizlikleri

İçe kapanma

Geçmişte keyif alınan aktivitelerden keyif almamaya başlamak

Sık sık ağlama, yoğun üzüntü

Kendine zarar verici davranışlar

Yaşı büyük çocuklarda madde kullanımı

 

Çocuğunuzda bu gibi davranışlar gözlemliyorsanız ve durum gittikçe kötüye gidiyorsa mutlaka çocuğunuzun okulunu ve GP’nizi konu ile ilgili  bilgilendirin ve yardım isteyin. Bu zor süreçte çocuğunuz kadar sizin de koşulsuz ve yargılanmadan dinlenmeye ihtiyacınız olacaktır. Kendi ruh sağlığınızı ve ihtiyaçlarınızı da ihmal etmeyin. Sizin huzurunuz, çocuğunuzun mutlu ve huzurlu olması için gereken ilk koşuldur.

 

Çocuğunuzla Birebir İletişiminizde Kilit Nokta: Koşulsuz sevgi, sabır ve anlayış!

 

Çocuğunuzu dinleyin. Bırakın içindeki duyguları size aktarsın. Onları oldukları gibi kabul edin.

 

Bu duygular hazırlıklı olmadığınız şekilde suçluluk, acı, öfke ve endişe dolu olabilir. Çocuğunuzun sözlerini açık yüreklilikle dinleyin ve onu anladığınızı kendisine ifade edin. Önemli olan nokta, çocuğa hissettiklerini ifade ettiği için yargılanmayacağı, cezalandırılmayacağı mesajını vermek ve bu anlamda size her zaman güvenebileceğini, yaşadığı şey her ne kadar zor olursa olsun sizin kapınızın ona daima açık olduğunu vurgulamaktır.

 

Çocuğunuz sizi suçlayabilir, size kızabilir, sizi sinirlendirecek davranışlarda bulunabilir. Bu durumlarda kızmak, açıklama yapmak ya da kendinizi savunmak yerine örneğin, ‘Evden ayrıldığım için bana çok kızgınsın, seni anlıyorum. Bana kızgın olmanı anlıyorum’ şeklinde durumu kabullenen açıklamalar, çocuğunuzun kendisini daha iyi hissetmesine yardımcı olacaktır. Zor durumlar karşısında sizin göstereceğiniz sabır, çocuğunuzun yetişkinlikte  güçlüklerle başa çıkma becerisini şekillendirmede önemli rol oynar.

 

Çocuğunuzu duyguları hakkında dürüst olması için destekleyin. Sizi üzmekten ya da kızdırmaktan çekinmeden içinden gelenleri en açık şekilde ifade edebileceğini, onu her ne söylerse söylesin koşulsuz seveceğinize söz verin ve sözünüzde durun. Dürüst olduğunda, olumsuz bir tepkiyle karşılaşan çocuk size olan güvenini yitirecek ve kendini daha yalnız hissedecektir.

 

Buna engel olmak için yetişkinlerin kendi ruh sağlıklarını asla ihmal etmemeleri gerekmektedir. Boşanmanın getirdiği finansal zorluklar, duygusal yıpranma, sosyal çatışmalar kişilerin tolerans kapasitesini oldukça sınırlı hale getirebilir. Bu durumun çocukları yaralamaması için, yetişkinlerin de sunulan hizmetlerden faydalanmaları önemlidir.

 

Konu ile ilgili soru ve görüşleriniz için mail yolu ile irtibata geçebilirsiniz.

Serinin ilk yazısı için buraya tıklayabilirsiniz…

Işıl Sansoy – Uzman Psikolog (Londrali.com)
E-mail: info@isilsansoy.com

Boşanma ve Çocuk Psikolojisi

bosanma-ve-cocuk-psikolojisiToplumumuzda boşanma üzerine olan genel algı, çocuklar üzerinde kötü yönde etki ettiği yönündedir.

Halbuki uygun şekilde yönetilmiş bir ayrılık süreci, çocuk için mutsuz bir büyüme ortamından daha sağlıklıdır. Bu yazımızda, boşanmanın çocuklar üzerindeki etkisini ve bu zorlu süreci en iyi şekilde nasıl atlatabileceğinizi inceleyeceğiz.

Boşanmak, bir çiftin hayatında olduğu kadar, çocukların hayatında da ciddi bir değişim anlamına gelmektedir. Ebeveynlerden birinin evden ayrılması, çocuğun evinin, okulunun ya da arkadaşlarının ani değişimi çocuk üzerinde uzun süreli olumsuz durumlara sebep olabilecek duygusal hasarlar bırakabilmektedir. Boşanma sürecinde çocuğun hayat düzeninin olabildiğince az değişikliğe maruz kalmasına dikkat etmek gerekir.

Bu süreçte ebeveynlerin hassas davranmaları ve çocuklara doğru şekilde açıklama yapmaları oldukça önemlidir. Ailenin çocuğun yaşını, duygusal ve düşünsel kapasitesini göz önünde bulundurarak uygun bir tavır takınması gerekmektedir.

Örneğin okul öncesi çağlardaki çocuklara sakin bir tonda, basit bir dille anne ve babanın artık birlikte yaşamak istemedikleri, ebeveynlerden birinin ayrı bir eve yerleşeceği, bu evin de çocuğa ait olacağı, istediği zaman bu yeni eve de gelebileceği ve orada da bir odası, oyuncakları olacağı ifade edilebilir.

Okul çağındaki çocuklara da, çocuğun yaşına uygun şekilde, sakin bir tonda boşanmanın sebepleri ve hayatında gerçekleşecek değişiklikler açıklanmalıdır. Açıklamanın net ve anlaşılır bir biçimde, dürüstçe yapılması önem taşır. Aile bireyleri bu süreçte sakin ve sevecen bir tavır takınırlarsa, çocuğun panik olmasına engel olmuş olurlar. Anne ile babasının bu durumla iyi baş ettiğini gören bir çocuk, bu büyük değişim karşısında daha az korku ve endişe yaşayacaktır.

Çocuklar, çevrelerinde olan biten her şeyin kendileriyle bağlantılı olduğuna inanmaya yatkındırlar. Bu sebepten, çocuğun boşanma konusunda kendini suçlu hissetmemesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Bu ayrılığın kesinlikle kendisi ile bir ilgisinin olmadığı, anne ve babanın çocuğu her zaman aynı şekilde sevmeye devam edeceği vurgulanmalıdır.

Sert Tepki ile Karşılaşabilirsiniz

Bazı çocuklar boşanma haberi karşısında sert tepkiler gösterebilirler. Bu tür tepkiler anlayışla karşılanmalı ve çocuğa hayatının belirli bir düzende, huzurlu bir biçimde devam edeceği garantisi verilmelidir.

Boşanma süreci, elbette anne, baba ve bazen diğer aile bireyleri üzerinde de büyük bir stres kaynağıdır ve bu süreçte tüm ailenin bir uzmandan psikolojik destek almaları süreci en sağlıklı şekilde geçirmelerine olanak sağlar.

Önümüzdeki haftalarda boşanmanın çocuklar üzerinde sıklıkla görülen etkileri ve bu etkilerle nasıl baş edilebileceğine değinecek, aynı zamanda İngiltere’de aile ve çocuk ruh sağlığı alanında sunulan hizmetler hakkında bilgi vereceğiz.

Konu ile ilgili soru ve görüşleriniz için mail yolu ile irtibata geçebilirsiniz.

Işıl Sansoy – Uzman Psikolog (Londrali.com)

Kendinizi İyi Hissetmek İçin 8 Püf Noktası

Kaynak: Copingwithjane
Güne erken başlayın!

Çoğumuz yoğun iş hayatı ve gündelik işler peşinde sürüklenirken, yaşamımıza ‘hayatta kalma’ modunda devam ediyoruz. Zihnimizin bir köşesinde geleceğe dair büyüme planları yaparken aslında belki de bir yandan hayallerimizi, ya da hayatımıza anlam katacak bir takım aktiviteleri gelecek günlere erteleyerek geçen yılların sonunda anlamsız bir geçmiş ile kalakalıyoruz.

Aslında yaşamdan ne bekliyoruz?
Çoğumuzun hayatı anlamsız bir takım detaylar peşinde geçip giderken, sizi durup düşünmeye davet ediyorum.
İçine girdiğimiz bu döngüyü kırmak için acaba neye ihtiyacımız olabilir?

Akla ilk gelen şeyler, farkındalığımızı arttırmak, ilham almak ve fikirlerimizin peşinden harekete geçerek enerjimizi hayatta anlamlı olduğuna inandığımız projelere harcamak.

Söylemesi yapmasından daha kolay olan bu değişikliğe giden yolda, gününüze anlam katacak, zihninizi gereksiz detaylardan arındıracak, size netlik ve tazelik getirecek 8 ip ucu.

1- En Az 7 Saat Uyuyun!
Kaliteli uykunun ne kadar önemli olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Sağlıklı bir uyku düzeni hafızanızı güçlendirir, yaratıcılığınızı, dikkat seviyenizi ve konsantrasyonunuzu arttırır, ömrünüzü uzatır, sizi depresyondan, stresten ve pek çok hastalıktan korur. Önceliklerinizi belirlerken uykunuzdan asla ödün vermeyin. İnanın, kaliteli bir hayatın ilk şartı iyi bir uyku.

2- Şükredin
Uyanır uyanmaz sahip olduğumuz şeyler için şükretmek güne pozitif başlamamızı sağlar. İnançlı iseniz dua edebilir, belli bir inancınız yoksa meditasyon yapabilirsiniz. Önemli olan nokta hayatımızda var olan olumlu şeylerin farkında olmaktır. Bu farkındalık size ruhsal güç katarken kendinizi daha güvende ve sakin hissetmenizi sağlayarak stresle baş etmede güne bir adım önde başlamanızı sağlar.

Bunu her gece uyumak için yatağa girdiğinizde de yapabilirsiniz!

3- Yataktan Çıkar Çıkmaz Spora!
Eğer sağlıklı, mutlu ve yaratıcı insanlardan biri olmak gibi bir niyetiniz varsa, düzenli egzersizi hayatınıza sokmanız şart! Güne gyme giderek başlayan insanlar, ilk iş olarak yapılan fiziksel egzersiz sırasında zihinsel olarak çok farklı bir netlik ve görüş elde ettiklerini belirtmişlerdir. Yapmaktan hoşlandığınız egzersiz türü her ne olursa olsun, güne hareket ederek başlamak, genel kanının aksine gün içerisinde daha enerjik olmanızı sağlayacaktır.

Bedenine yeterince ilgi göstermeyen insanlar genellikle hayatlarının diğer alanlarında da sıkıntı yaşarlar. Netice olarak holistik varlıklarız!

4- Kahvaltıda 30 Gram Protein Tüketin
Pek çok beslenme uzmanı sabahları 30 gram protein tüketmenin faydalarından bahsediyor.Protein bakımından zengin yiyecekler sizi daha uzun süre tok tutar ve kandaki şeker seviyesini de sabitleyerek kısa sürede açlık krizlerine girmenize engel olur.
İlk olarak protein tüketmek ekmek, kurabiye, çörek vb. karbonhidrat temelli yiyeceklere daha az ihtiyaç duymanızı sağlar.

5- Soğuk Duş Alın

Biliyorum bu adım kolay değil, ama güne buz gibi bir duşla başlamak tahmininizin ötesinde faydalara sahip. Soğuk duş öncelikle zihinsel olarak netleşmenize yardımcı olurken, dolaşımınıza da daha iyi hale getiriyor. Bu yolla hem sindirim sisteminizi, sinir sisteminizi ve bağşıklığınızı güçlendiriyorsunuz. Soğuk suyun başka bir artısı da metabolizmayı hızlandırarak kilo vermeye etki etmesi.

Sabahları, özellikle de kışın, çoğumuz soğuk duş almak niyetinde olsak dahi son dakikada vazgeçer, dayanamaz sıcak suyu açarız. Halbuki ilk adımı attıktan 20 saniye sonra suya alışmış olacaksınız. Bunu aklınızdan çıkarmayın! 20 saniye içerisinde tüm bedeniniz canlanacak!

Kalp atışlarınızın hızlandığı bu 20 saniye içerisinde nefesinize odaklanın ve sakinleşmeye çalışın. Bu egzersiz ruhsal kapasitenizi de arttırarak daha dirençli bir kişi olmanıza katkı sağlayacak. 20 saniye sonunda zihniniz netleşecek ve yepyeni fikirlerle dolu olacak. Bence değer!

6- Size İyi Gelen Bir Şeyler Dinleyin ya da Okuyun

Sabah erken saatlerde 15-30 dakika da olsa size ilham veren bir şeyler okumak ya da dinlemek entellektüel olarak sizi besleyecek ve potansiyelinizi gerçekleştirmeniz için gereken motivasyonu sağlayacaktır.

İşe giderken dinleyeceğiniz bir audio kitap ya da podcast size yeni şeyler öğretirken bir süre sonra yüklü bir bilgi birikimi oluşturarak dünyayı daha farklı görmenize olanak sağlar.

7- Hayata Görüşünüzü Gözden Geçirin
Hadi hemen kağıt kalem bulun ve hayatta hedeflediğiniz ve sizin için anlamlı olan şeylerin yazılı bir listesini yapın. Her sabah bu listeye göz atmak ve değişiklikleri fark etmek size yeni bir perspektif kazandıracaktır. Uzun vadeli planlarınızı kendinize sık sık hatırlatmak, gün içerisinde bu planları gerçekleştirmeye yönelik harekete geçmenizi sağlayacak, dolayısıyla da hedeflerinize daha kısa sürede ulaşmanıza yardımcı olur.

8- Her Gün Kendiniz İçin Bir Şey Yapın

İrade kullanıldıkça güçlenen bir kas gibidir. Gün içerisinde gelecekten beklentilerinizi, kendiniz için ne istediğinizi ve isteklerinize erişmek için atacağınız adımları belirlein. Neye ihtiyacınız olduğunu tespit ettikten sonra her gün hedeflerinize ulaşmanızda işinize yarayacak en azından bir şey yaptığınızdan emin olun.
Bunun büyük bir şey olmasına gerek yok. Bazen tek ihtiyacımız olan şey, sakin kafayla içeceğimiz bir fincan kahve de olabilir. Önemli olan hedeflerimizin ve ihtiyaçlarımızın farkına varmak ve onlara bilinçli olarak öncelik vermektir.

Ruhsal ve fiziksel olarak temel ihtiyaçlarınızı gidermiş olarak başlamak, günü çok çok daha verimli geçirmenizi sağlayacaktır.

Uzm. Psikolog Işıl Sansoy (Londrali.com)

%d bloggers like this: